ALEVİLİK-BEKTAŞİLİK İLE İLGİLİ GENEL BİLGİLER
Uluslararası terminolojide Küçük Asya olarak da anılan Anadolu binlerce yıllık bir medeniyet ve uygarlık merkezidir. Sayısız toplum ve düşün değerine merkezlik yapan Anadolu adeta insanlığın ve tarihin özetlendiği stratejik bir coğrafyadır. Asya ve Avrupa kıtaları arasında köprü misyonu gören coğrafi konumu, Afrika kıtası ile olan yakınlığı, Karadeniz ve Akdeniz gibi büyük su yollarına komşu oluşu, Kafkasya, Ortadoğu, Balkanlar ve Avrasya gibi bölgesel merkezlerle olan coğrafi, tarihi, kültürel ve politik irtibatları Anadolu toprağını tarih boyunca dünyanın en ideal yaşam alanlarından biri kılmıştır. Bizlerin toplum olarak Anadolu coğrafyasındaki yaklaşık bin yıllık varlığımızda bu tarihi ve kültürel paydadan beslenmiştir. 11. yüzyıldan başlayıp 13. yüzyıla gelindiğinde büyük bir artış gösteren Asya-Horasan göçleriyle Anadolu’ya doğudan boylar, aşiretler, obalar ve oymaklar gelmiş, Anadolu’nun farklı bölgelerine dağılan bu insan topluluklarıyla Anadolu yurt tutulmuş, vatan yapılmış, İslam toprağı haline gelmiştir. Bu yurtlaşma süreci kısa bir zamanda olmayıp, yüzyıllara yayılan bir zaman dilimini kapsamış ve büyük mücadelelerle Anadolu ecdadımıza toprak olmuş, vatan edilmiştir. Anadolu’nun bu yurtlaşma sürecinde Horasan Erenleri olarak anılan derviş gruplarının da birincil derece de katkısı olmuştur. Bu süreç içerisinde Hoca Ahmed Yesevi tasavvuf geleneğine bağlı dervişler ile Anadolu adeta bir gönül fethine uğramış ve manevi anlamdaki bu destek sosyal alanda değişime ve yenilenmeye, bu da Anadolu’da yeni bir siyasi-iktisadi ve kültürel güç olarak Osmanlı Devleti’nin oluşmasına katkıda bulunmuştur. Hoca Ahmed Yesevi merkezli düşün-inanç geleneğinin Anadolu’da etkili olmuş en önemli kollarının başında ise Alevilik-Bektaşilik gelmektedir. Alevi-Bektaşi inancı 13. yüzyılda Hacı Bektaş Veli’nin Horasan’dan Hoca Ahmed Yesevi Dergahı’ndan Anadolu’ya “Bektaş seni Urum’a saldık, git ve oraları irşat et” telkiniyle Anadolu’da temellenmeye başlamıştır. Hacı Bektaş Veli, neslinden geldiği Ehl-i beyt’e kendini adamış bir ulu mürşit olup binlerce kilometrelik bir mesafeyi aşıp Anadolu’ya gelmiştir. Anadolu’da ilk ziyaret ettiği bölge Tunceli yöresi olup Alevi inancını ilk bu yörede yaymaya çalışmıştır. Ardından Sivas ve Kayseri üzerinden Nevşehir’e gitmiş ve bugün adıyla anılan ilçede -ki o tarihte Sulucakarahöyük adlı bir köy- dergahını kurarak eren inancını Anadolu’ya yaymıştır. Hacı Bektaş Veli, Anadolu ve eş zamanlı olarak Balkanlar’da Alevi-Bektaşi inancını dergahında yetiştirdiği dervişler ve bu dervişlerine görevli olarak gönderdiği bölgelerde ocak-tekke kurdurarak temellendirmiştir.
Alevilik-Bektaşilik inancı tarih boyunca Anadolu’nun en önemli düşünsel-tarihsel ve kültürel değerlerinden biri olmuştur. Anadolu’nun yurt tutulmasında ve İslam memleketi olmasında Horasan’dan göç ederek Anadolu’ya gelmiş Horasan kökenli derviş topluluklarının birincil etkisi olmuştur. Başta Hacı Bektaş Veli olmak üzere dervişler Anadolu’ya, eş zamanlı olarak Balkanlar’a dağılarak boylara, aşiretlere sosyal-dini önderlik yaparak Anadolu insanını manevi anlamda ve toplumsal boyutta irşat etmiştir. Alevi inancı köklerini İslam dininden, Ehl-i beyt’ten ve On İki İmamlar’dan almış, daha sonra Horasan’da Hoca Ahmed Yesevi gibi kamil alimlerce sistemleştirilerek Hacı Bektaş Veli ve dervişler aracılığı ile Anadolu’ya ulaştırılmıştır. Tarihsel sürece bakıldığında özellikle 13. yüzyıl Anadolu’da sosyal, politik, kültürel ve iktisadi anlamda tam bir kırılma noktasıdır. Bu yüzyıldaAnadolu bir çözülme içerisine girmiş ve Anadolu’daki toplum ciddi tehlike ve tehditlerle karşı karşıya kalmıştır. Anadolu’nun batısında yıkılma süreci yaşayan Hristiyan-Bizans, çözülme noktasındaki Anadolu Selçuklu Devleti ve tüm Anadolu’yu tehdidi altına alan Moğol işgali karşısında Alevi-Bektaşi inancına mensup dervişler Anadolu toprağında tekrardan bir mücadele-yaşam ve var olma direnci başlatmıştır. Alevi-Bektaşi inancını temellendiren Hacı Bektaş Veli ve dervişler dönemin insanına çalışmayı, üretmeyi telkin etmişler böylece Anadolu’nun imarına, sosyal ve iktisadi gelişimine teşvik de bulunmuşlardır. Alevi-Bektaşi inancına mensup dervişler görevli olarak Anadolu’nun farklı bölgelerine gitmiş ve oralarda köy-ocak ve tekke kurarak yerleşik yaşama geçişte bir prototip olmuştur. Kısa zaman içerisinde derviş yurtları, insan gruplarının yerleşerek yaşamlarını sürdürdükleri birimler olmuş ve varlıklarını günümüze kadar da devam ettirmiştir. Dolayısıyla Anadolu Alevilik-Bektaşilik Anadolu’nun sadece dini hayatında değil sosyal, politik ve iktisadi tarihinin de öncelikli dinamiklerinden biri olmuştur. Günümüzde yaklaşık olarak sayısı 15 milyonu bulan Alevi-Bektaşi inançlı toplum yoğunluklu olarak Türkiye’de yerleşiktir. Ayıca Alevi-Bektaşi topluluklar, Yunanistan-Batı Trakya, Bulgaristan-Deliorman, Kosova, Makedonya, Arnavutluk, Bosna Hersek gibi Balkan ülkelerinde ve Suriye, Irak ve İran gibi Ortadoğu ülkelerinde de varlıklarını sürdürmektedir. Tarih boyunca Anadolu Alevi-Bektaşi inancının demografik açıdan en yoğun olduğu coğrafya olmuştur. Alevilik, Anadolu’da inanç-dede ocakları aracılığı ile temellenmiş ve kitleselleşmiştir. İnanç-dede ocakları; dedelik, taliplik gibi temel inanç statülerini veren, cem başta olmak üzere Alevi inancının asli unsurlarını belirleyen birimdir. Ocak kurumu ve ocak yapılanış sistemi anlaşılmadan Alevi inancına ait net ve doğru bir analiz yapmak mümkün değildir.
Aktardığımız bilimsel tespitler bağlamında ortaya şu çıkmaktadır ki Anadolu’nun inançsal ve kültürel profiline etkide bulunmuş tarihi dinamiklerin başında Alevi-Bektaşi inancı gelmektedir. Alevi-Bektaşi inancına ait inanç değerleri, ritüeller, statüler, normlar anlaşılmadan sağlıklı bir şekilde Anadolu’ya ait sosyolojik çözümlemeler yapmak mümkün değildir. Bu yanıyla hem geçmiş tarihsel süreci doğru analiz edemeyiz hem de geleceğe dönük toplumsal planlamalarımız reel ve rasyonel temelli olamaz. Alevilik-Bektaşilik olgusu sadece Anadolu tarihi açısından değil Balkan tarihi açısından da son derece önemlidir. Alevilik-Bektaşilik düşün-inanç sistemi Avrasya coğrafyasının geçmişinin analiz edilmesinde ve geleceğinin inşa edilmesinde yadsınamaz önemdedir. Günümüzde sadece Türkiye’de değil Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Kosova, Arnavutluk, Bosna Hersek, Suriye, Kıbrıs, Irak ve İran’da da Anadolu ile irtibatlı Alevi-Bektaşi topluluklar yaşamaktadır. “Çalışmadan geçinenler bizden değildir” ilkesini temel düstur edinmiş olan Alevi inancı çalışmayı, emeği ve üretimi teşvik eden bir felsefeye sahiptir. Öğretinin tarihi-karizmatik temsilcileri olan ve dede, baba ve sultan sıfatlarıyla anılan dervişler, görevlendirildikleri bölgelerde köy kuran, tekke açan, yerleşik hayatı başlatan, hayvancılık başta olmak üzere dönemin üretim şekillerine destekte bulunan birer önder özne konumundadır. Dolayısıyla derviş ve ocaklar sadece inançsal alanının değil sosyal ve ekonomik yaşamında Anadolu’da insan ve toplum faydasına dönük olarak temellenmesini sağlamıştır.
Alevilik-Bektaşilik inancı temellerini İslam dininden alan bir düşün-inanç sistemi olup Allah inancı, peygamber bağlılığı ve Ehl-i beyt sevgisi üzerinden varlığını ortaya koymuştur. Bu vesile ile Alevilik-Bektaşilik İslam dini içerisinde yer alan bir inanç ve görüş olup özellikle son dönemlerde belli çevrelerce başlatılan ayrı bir din, İslam dışı bir inanç spekülasyonlarını da varlık ilkeleri bağlamında bertaraf eden düşünsel-inançsal bir oluşumdur. Alevilik-Bektaşilik inancının tarihsel etkinlik sahası Anadolu coğrafyasıdır. Alevi inancı Anadolu’nun farklı bölgelerinde dervişler tarafından kurulan inanç-dede ocakları aracılığı ile organize olmuştur. Ocaklar, Alevi inancının aynı zamanda birer okulu olmuş, Alevilik değerlerinin kuşaktan kuşağa aktarılmasını sağlayan birer eğitim birimi olmuştur.